Co action oriented approach describes the learners as social actors. Actor means a person performing and animating some duties. Since foreign language is learned through some duties and actions as well, it handles the learners as people who should perform tasks. A person learns the language to communicate the others. Therefore, emphasizing the needs of learner increase motivation and interest. Learners should feel relax and free to reveal their needs. This can be provided with natural language environment. İf the aim of language is to communicate, why can't we success to teach the pragmatic language? A person is much more interested to the subjects about his own life; naturally he feels to express himself and tries to meet the others. For this reason in the environment of language learning being learner centered, learners focus on both learning language and using it...Teachers should only be facilitator and guide in this learning process. Since society of today is multilingual and multicultural, it emerges that people have different mother tongue as well. Components of language like sociolinguistic and cultural properties should be regarded absolutely. Mother tongues being different from each other make target language more attractive because presumably target language is only common point. This common point should be designed as language environments being parallel their needs in real life. That's to say it should be started out basic life and experiences as stated in Nilüfer Tapan's studies. It should be made use of target language according to needs and associated with situations of individuals in real life. In the process of planning targets and organizing classroom activities, information and skills gained by individuals are classified by teachers in advance and the activities including higher-order thinking skills should be prepared. When examined Bloom's revised taxonomy, it is observed that it provides to learners easiness about cognitive processes directing higher order thinking skills and creativeness
Ortak eylem odaklı yaklaşım öğrenenleri sosyal aktörler olarak adlandırmaktadır. Aktör bir takım görevleri yerine getiren veya canlandıran kişi olarak tanımlanmaktadır. Yabancı dil de bir takım görevler veya eylemler aracılığıyla öğrenildiği için öğrenenleri yerine getirmeleri gereken görevleri olan bireyler olarak ele almaktadır. Birey dili başkalarıyla iletişim kurmak için öğrenmektedir. Bu yüzden bireyin ihtiyaçlarının dil öğretiminde ön plana çıkartılması ilgi ve motivasyonu artırmaktadır. Öğrenenler kendi ihtiyaçlarını ortaya çıkarabilmeleri için kendilerini rahat ve özgür hissetmelidir. Bu rahatlıkta ancak bireyin doğal ortamıyla sağlanmaktadır. Mademki dilin amacı iletişim kurmak, o halde dil öğretiminde neden bireyin kullanımsal alanına inilememektedir? Birey, kendi yaşantısına ve kendisini yakından ilgilendiren konulara daha çok ilgi duymaktadır. Doğası gereği bir şekilde kendisini anlatma ihtiyacı hissetmektedir ve başkalarını tanımaya çalışmaktadır. Bu sebeple temelinde öğrenen olan bir dil öğrenme ortamında birey hem dili öğrenmek hem de kullanmak için odaklanacaktır. Öğretici bu öğretim ortamında yalnızca kolaylaştırıcı ve yol gösterici olmalıdır. Günümüz toplumu çok dilli ve çok kültürlü olduğu için artık bireylerin farklı ana dillerinin de olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu sebeple dilin bileşenlerinden olan toplum dilbilimsel ve kültürel özelliklere dil öğretiminde muhakkak yer verilmelidir. Ana dillerin birbirinden farklı olması öğrenilen dili daha cazip hale getirebilmektedir; çünkü bu yeni öğrenilmekte olan dil belki de bireylerin tek ortak noktası olmaktadır. Bu ortak nokta bireylerin gerçek hayattaki ihtiyaçlarına paralel bir dil eğitim ortamı şeklinde tasarlanmalıdır. Yani Nilüfer Tapan'ın çalışmalarında sık sık belirttiği gibi bireylerin temel yaşam-deneyim alanlarından yola çıkılmalıdır. Öğrenme yararlanılmalı ve bireylerin gerçek hayattaki durumlarıyla bir şekilde ilişkilendirilmelidir. Bu sebeple yabancı dil öğretiminde hedeflerin planlanması ve sınıf içi etkinliklerin düzenlenmesi aşamasında öğrenene kazandırılacak bilgi ve beceriler öğreticiler tarafından önceden sınıflandırılmalı ve öğrenenlerin üst düzey zihinsel beceri ve yaratıcılıklarını geliştirici etkinliklere yer verilmelidir. Bloom'un gözden geçirilmiş taksonomisi incelendiğinde öğrenenleri bu üst düzey zihinsel beceri ve yaratıcılıklara yönlendirecek bilişsel aşamalarla ilgili öğreticilere kolaylıklar sunmakta olduğu gözükmektedir