Ibn Arabi who based his mystical thought Wahdat-ı vucûd on the standpoint of ontological view is one the most important sufi in Islamic mysticism. He had profound imformation in several learnings regarded on his works. It is seen that Ibn Arabi had used mystical knowledge together with scientific knowledge effectively after having a sufistic life. Ibn Arabi used scientific and mystical knowledge at the aim of similing in order to explain his controversial thought Wahdat-i vucûd. Without sembolic language which sufis had to use it for a variety of motives, knowledge of truth can not be reached. It will be seen that metaphor of sembolic expression is an obligation when Ibn Arabi's manifestation system is analyzed. Because mysticism described as science of intuition is concerned with thing beyond materials. Mysticism which aims to show people the way to the individual perfection cannot move separate from ontological reality. Thereform this reality perfect human-being, man and the world must be well understood in Ibn Arabi's Wahdat-i vucûd thought ends completely occultation. Because thelevel of thehumanmindandconsciousnessgraduallydevelopsthroughwhichtheimaginary available. In this sense, Ibn Arabi recommend that person should read the signs in the world and his/her own as stated in the verse of Quran. After explaining relationships between God-universe, God-human, universe-human, Ibn Arabi ephasizes the position of the human between God and universe. Ibn Arabi uses many metaphors to describe perfect human-being which is vital in his manifestation thought. It is seen that the journey that starts out from the universehuman being ties and reaches God via the most similar metaphors like "mirror", "pupil" and "seal". In this study these tree metaphors used in order to describe human-being on the journey of the universe-human and coming God will be discussed.
Ontolojik bir bakış açısıyla tasavvufi düşüncesi olan Vahdet-i vücûd'u temellendiren İbn Arabi, İslam'ın mistik düşüncesinde önemli bir sûfidir. Eserlerinde de açıkça görüldüğü üzere birçok alanda derin bilgiye sahiptir. Tasavvufi yaşantının sonucu zûhur eden keşfi bilgi ile birlikte İbn Arabi'nin zâhiri ilimlerin yanında bâtını hikmetleri etkin bir şekilde kullandığı görülür. Kendisi gibi çok tartışılan Vâhdet-i vücûd düşüncesini açıklarken İbn Arabi zâhiri ve bâtını bilgileri teşbih maksadıyla kullanmıştır. Bütün sûfilerin çeşitli sâiklerden ötürü kullandığı sembolik dil olmadan hâkikite bilgisine erişelemez. İbn Arabi'nin tecelli sistemi incelendiğinde sembolik anlatımın yaygın bir şekilde başvurduğu metafor kullanımın zâruri olduğu görülecektir. Zira ilmi bâtını olarak tarif edilen tasavvuf maddenin ötesinde var olanlar ile ilgilenir. Ruhen, bireye kemâle erme yollarını göstermeyi hedefleyen tasavvuf ontolojik gerçeklikten ayrı hareket edemez. Bu olgudan hareketle İbn Arabi'nin nihayeti tamamen gaybet olan Vahdet-i vücûd düşüncesinde insan-ı kâmil, insan ve âlem çok iyi anlaşılmalıdır. Çünkü insanın bilinç ve akıl düzeyi kademeli olarak zâhirde mevcûd olanlar üzerinden gelişir. Bu manada İbn Arabi, insana âyettte belirtildiği üzere âlemdeki ve kendindeki Allah'ın işaretlerini iyi okumasını tavsiye eder. Allah-Âlem, Allah-insan ve âlem-insan arasındaki bağıntıları açıkladıktan sonra İbn Arabi, insanın Allah ile âlem arasındaki konumuna vurgu yapar. İbn Arabi tecelli düşüncesinde hayati öneme sahip insan-ı kâmil'i anlatmak için birçok metafor kullanır. Bu metaforlar içerisinde benzer özellikler sergileyen "ayna", "gözbebeği" ve "mühür" üzerinden âlem-insan arasındaki bağdan başlayıp Hakk'a ulaşan seyrin anlatıldığı müşâhede edilir. Bu çalışmada âlem-insan ve vâsıl olarak Hakk'da son bulan bu seyirde insanı anlatmakta kullanılan bu üç metaforlar ele alınacaktır.